bugün

entry'ler (182)

kahvaltının en has unsuru

(bkz: iştah)

starbucks

kadıköy'de minibüs yolu üzerinde bulunan marmara üniversitesi şubesinde her gün -istisnasız her gün- 19:00-22:00 saatleri arasında trump'ın türkiye temsilcisi kişisinin soldaki açık alanda oturup bir şeyler içtiği saatlerce bakındığı kahveci. çok ilginç.

london grammar

yaz günü dinlenecek şarkılar değil, dinlemeyin.

ama öyle güzel ki, vursa da güzel güzel ölsem derim. öyle güzel. bu şiddette söz mü yazılır?

(bkz: strong)
(bkz: wasting my young years)
(bkz: nightcall)

3 satır excel formülü yazabilen insan

hep yakınımda en yakınımda olsun insandır.

bu beyaz yakanın yakasından daha yakın bir şeyi varsa excel dir. iyice öğrenirsek kendimize program bile yazabiliriz onunla. ama benim gibiyseniz, öğrenmek yerine bunu bilen çok iyi bilen süper karizmatik insanı yakında en yakında tutarsınız. o da alo deyince uçuşan formüller yazar, koskoca banka it sinin çözmediği virgüldü noktaydı, eksiydi artıydı sorunlarını çözer.

bunların hepsinin dışında kişisel tarihimizin de baş rol oyuncusu, esas kişisi olur.

özlemek

sürekli çıkı çıkı eden bir tahta kurdu gibi, ne iş yaparsak yapalım içeride bir yerde sürekli yontan törpü gibi, hiç geçmeyen bir kulak çınlaması gibi... nerede olduğunu gösteremem özlemin ama varlığına yemin ederim.

şuracıktasın, arıyorum. konuşamıyoruz. taa oradasın dokunamıyorum. sözcükler başka her şeyi anlatıyor gibi, burada bizi açıklayamıyor gibi.

arasam açarsın, seni özledim dersin. ben de derim yalan yok. ama özlem kıtır kıtır kesmeye devam eder.

bilmukabele

toplantıda, görüşmede, yanında birileri varken telefonda sevgilisiyle konuşanın telefon kapatma cümlesi.

-akşam buluşuyor muyuz canım?
- bu konuyu sabahki görüşmemizde netleştirmiştik.
- nereye gideceğiz, dışarıda mı otururuz?
- bilahare bunu detaylandıracağım.
- ama sen de hiç bilgi vermiyorsun aşkım!
- hakkınız var, kısa süre sonra konuyla ilgili bilgi vereceğim.
- ya hiç müsait değilsin herhalde ya!!!
- doğrudur, toplantıdan çıkınca size döneyim.
- iyi tamam, seni seviyorum
- bilmukabele, iyi günler.

plaza dili ve edebiyatı

bitmekte olan edebiyat. çünkü artık dilin doğru kullanımı moda oluyor. başka şey moda olunca yine oraya döneriz. sağlıklı gıdalar, sporlar, kişisel gelişim ve sporu bir araya getiren uygulamalar moda şimdi. bunların modası geçince yeni bir dil daha uydurulur. aman kitap okumak yerine instagram paylaşım metinlerini okuyalım da modayı kaçırmayalım. yoksa dil bilgisi hassasiyeti falan zerre kadar önemli değil. önemli olan moda moda.

kapısı kapalı

"sonra istemedim içim yem olsun bir hergeleye"

yaş ilerledikçe iç dökmekten korkar oluyorsak bundan. kapısı kapalı.

oğuz atay

"Beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum."

böyle demiş bir insan, bir karanlık, hayatın özünü anlamış bir buruk gülümseyen.
kendimi hep yakın hissettim ona. okudukça daha da. başka yazarları okudukça daha da. en büyük türk yazarıdır diyemem, benim böyle bir yetkinliğim de yok. ama bana en yakınıdır. kusurlarıyla, kusurlarını anlatışıyla, mükemmel yalnızlığıyla, memuriyete mecbur ilk türk aydınının buhranlarıyla, gidip geldiği toplum katmanlarıyla, çok kederli nişan fotoğrafıyla, kendi hayatına mesafeli duruşuyla, zihninin içini dolduran bilgilerin düzensiz düzeniyle o en yakın edebiyatçım. anlaşılmak ihtiyacını bu kadar kemiklerine kadar hissetmiş, hissettiğini layıkıyla aksettirmiş bir insan. insan.

ben doğmadan yıllar önce doğum günümde göçmüş gitmiş. ilk gençliğinden beri hep bir arzudur mezarının üzerine başımı koyup durmak isterim. seni anlıyorum. seni bir kitap olmasan da ben anlıyorum demek istiyorum. dudaklarım kıpırdamadan.

bana benden kopan cümleler armağan eden canım yazar. caanım yazar.

bu arada kendisi enneagrama göre tip 4. iyi ki tip 4

lost boy

bu bir çocuk şarkısı. öyle değil ama. kaybolduğu iddia eden bir çocuk var ama ara ara hiç kaybolmamış gibi tam burada. bulunmak istemiyor da. varlığından başka bir şeye bırakmıyor.

"my only friend was the man in the moon"

özlediğiniz şeyler

(bkz: vera)

aniden gelen insanlardan soğuma hissi

yeterince gelmiyor o his. gelse buralarda olmayız.

torn

hayatın kendisine çok benzeyen bir şarkı. hüzünlü ama o kadar derinden bakmazsan pek anlaşılmıyor hüznü. huzurlu gibi ama yıpratıcı. dikenleri var, ama incecik bir meltem gibi de aynı zamanda. üzerine çok düşününce yalnızca kederli.

ben hep çok sevdim bu şarkıyı. şimdi o da beni seviyor herhalde. üzerime giyindim, bekliyorum. bence çok yakıştı baştan ayağa.

geç oldu, dinlenelim.

iletişim

aksayan bir şey.

biraz rahat bırakmak lazım sanıyorum. etrafında dönmeye gerek yok. iletişimin bozulabileceğini tüm kalbinle kabul etmek biraz geri çekilmek kontrolden vazgeçmek lazım.

susmak güzel bir egzersiz.

gaylerin yakışıklı olması

konuşacak hiçbir şey yok demek.
gayler, şişmanlar, yaşlılar, şuralılar, esmerler, onlar, şunlar, bunlar, çeşitli etiketler. sıkıcı.

sözlük yazarı olmak

artık hiçbir cazibesi kalmayan bir şey.

12 sene önce böyle değildi. kaliteli ürün ortaya koyabilmek için yarışırdık. beğenilme arzumuzu bu yönde tatmin etmeye çalışırdık. imla hatam var mı, anlatım bozukluğu yaptım mı diye üç kere okurduk yazdıklarımızı. şimdi artık sinir bozucu bir şey oldu. bunca yılın alışkanlığıyla girip bakıyorsak, bunun sözlük yazarlığı yapmak isteğiyle pek ilgisi yok aslında.

bak farkında mısın m.? şeyleri önce sen fark ediyorsun sonra ben. hep bir adım arkandayım senin. bu güzel bir şey.

şişman insanlar

bugün gördüğüm kadarıyla sığlığımızı bir kere daha gözler önüne koyan insanlar bunlar. insan bakın.

bizim memleketin hiçbir muassır medeniyet seviyesine gelebileceğinden umudum yok, git gide algısı düşen, geriye giden, akletmeyen nesiller yetişiyor.

cv oluştururken dikkat edilmesi gereken hususlar

hayatımıza direkt etkiyen hususlardır.

yerinden bildiriyorum; ilk ve en önemli husus öz geçmişinizi hangi dilde hazırlıyorsanız, o dili gerçekten bildiğinize emin olmanızdır. bu dil ana diliniz ise lütfen dili bilip bilmediğinizi teyit edin. yabancı diliniz ise yazdıktan sonra o yabancı dil ile ilgili uzman birinden düzelti için görüş alın.

dil bizim kendimizi anlatmada kullandığımız araç. dilimizi bilmezsek beyan edeceğimiz şeylerin niteliğinin önemi kaybolur.

allah aşkına, kendi hayat hikayenizi hele de kendinizi çok önemli addederek yazmayın. paragraflarca hikaye şeklinde gelen öz geçmişler çöpe gidiyorlar. " şuraya gitmiştim, maddi sıkıntılar sebebiyle şu okulu bırakıp oraya başlamıştım, okuldan sonra sıkılmamak için şu işe girmiştim, geçirdiğim rahatsızlık neticesinde şu kadar ara vermiştim. aslında kitap okumayı severim, at binmekten de hoşlanırım, kulübe üye olacağım, şu kulüpte etkindim." gibi hiçbir düzeni formatı olmayan, kurumsal dilden çok uzak, başında, ortasında ve sonunda başka zaman kipi kullandığınız hayat hikayeleri öz geçmiş değildir.

hazır şablonları kullanın ya da hazır şablonlardan faydalanarak kendi şablonlarınızı oluşturun.

öz geçmişe koyulan fotoğraflarda sade ve profesyonel görünün. saçlarınızı mohikan model yapmayın mesela, deri ve acayip kostümleriniz olmadan çekilmiş, düz durduğunuz yüzünüzün seçilebildiği, mimiksiz, nargilesiz, güneş gözlüksüz fotoğraflar tercih edin. sosyal medya profil fotoğrafı değil o.

sözlük yazarlarının itirafları

incecik bir bulanıklık başladı. endişe mi, kararsızlık mı, bocalama mı? mevsimler mi? hormonlar mı? zaman azaldıkça flulaşmaya başladı tablo. tıpkı bakılan şeye mesafe azaldıkça netliğin kaybolması gibi. umuyorum doğru mesafeden baktığımda hala nettir. umuyorum dağılmadan devam edebilir.

çocukken sanılan şeyler

tanrı siyah, upuzun bir minare sanıyordum. kızdığında şerefeden üzerime eğilecek, mutluyken ise hiçbir şekilde mutlu olduğunu anlayamadığım bir kara minare.